ANNE VE BABALARIN DİKKATİNE! DELİ Mİ DAHİ Mİ YETİŞTİRMEK İSTERSİNİZ?

HANGİ YOLU SEÇERDİNİZ?

Hayat; doğum ve ölüm arasında ince çizgi...

Çocuk; hayat ve ölüm arasındaki ince çizginin en başında duran gelecek...

Herkesin en çok istediği şeydir iyi bir çocuk yetiştirmek. Ancak bunu öyle bir hırs haline getirmişiz ki iyi yetiştirmeye odaklanıp çocuğu unutmuşuz. Siz nasılsanız çocuğunuz da sizi izleyecek, bağırmak, kızmak, öfkelenmek bunu değiştirmeyecek. Gördüğünü taklit eder çocuk, peki siz nasılsınız? Çok mu iyi?

Ne verirseniz onu alırsınız hayatın her alanında böyledir. Hayatı anlamaya çalışan çocuğu zamanla hayattan nefret ettiren ailelerin her şeyi bildiğini düşünüp çocuğun üzerinde kurduğu baskıdır. Eğitim demiyorum özellikle, çünkü eğitim baskı ile değil sevgi ile yapılır.

VÜCUT HAYATA TEPKİ VERİYOR!!!

Eğitim ve disiplin zannedilen yüksek sesin altında çocuk eziliyor ve strese giriyor. Devamlı maruz kalınan stres ve sinir zamanla sizi kansere sürüklüyor. Çocuğunuz için böyle bir son ister misiniz?

Nöroloji doktorlarına gittiğinizde size ilk sorduğu soru “sizi üzen, hayatınızı zorlaştıran, strese yol açan bir olayla karşılaştınız mı” olur.

Peki neden?

Doktor ve yazar Louise L. Hay, çocuklarda astım nöbetleri “vücudun yaşamak istemiyorum tepkisidir” der ve şöyle devam eder “ vücudumuz kadar ruhumuz, bilincimiz de çok önemlidir. Çocuklar ifade etmeseler de davranışları ve hastalıkları hayata tepki verir. Çocuklarda astım nöbeti, miğde bulantısı, sürekli miğde ağrısı stresin vücuda etkisidir ve zamanla çocuğun hayatında ve geleceğinde ciddi etkilere neden olur.”

BİLİNÇ SİZİN DAVRANIŞLARINIZI ÇOCUĞUN HAYATINA KODLAR

Çocuk, sizin verdiğiniz kodlarla yetişir, büyür. Siz çocuğa sürekli “gerizekalı” derseniz gerizekalı bir çocuk yetiştirmiş olursunuz. Bu o çocuğun gerizekalı olduğundan değildir sizin bunu düşüncesizce çocuğa yöneltmenizdendir.

BİR DAHİ YETİŞTİRMEK!!!

Bir dahi ya da bir deli yetiştirmek siz hangisini isterdiniz?

Çocuğunuzun okul başarısı düşükse hele de öğretmenleri “Bundan adam olmaz” diyorsa sakın kulak asmayın. Çünkü icatlarıyla geleceğe yön veren Albert Einsntein'a aklının yavaş çalıştığı, Thomas Edison'a da beyinsiz olduğu söylenmiş. İşte öğretmenleri tarafından yeteneksiz ya da aptal damgası yemiş dâhiler...

BAŞARILI OLAMAZ

Biz onu elektrik lambasını bulan kişi olarak tanısak da aslında Thomas Edison, gramofon ve sinema kamerasının da aralarında bulunduğu binden fazla patentin sahibi olan bir bilim adamı. Okul yıllarında ise başarısız bir çocuk olarak öğretmenleri tarafından hep dışlanmış. Öyle ki Michigan Port Huran İlkokulu öğrencisiyken öğretmeni ailesine, “O beyinsiz bir çocuk ve hiçbir işte başarılı olamaz” diye mektup bile yazmış.

Thomas Edison bir gün eve geldiğinde annesine bir kağıt verdi ve ” Bu kağıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi”. dedi. Annesi kağıdı gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okudu: “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin”.Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison'un annesi vefat ettiğinde, o artık yüzyılın en büyük bilim adamlarından biriydi ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden bir çekmecenin köşesinde katlı halde bir kağıt buldu ve alıp açtı.Kağıtta “Oğlunuz “şaşkın” ( akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesine izin vermiyoruz...” yazılıydı. Edison saatlerce ağladıktan sonra günlüğüne şu satırları yazdı: Thomas Alva Edison, kahraman bir anne tarafından, yüzyılın dahisi haline getirilmiş, “şaşkın” bir çocuktu..

Beethoven

Beethoven, ailesi tarafından keman çalması için müzik eğitimine yazdırıldığında onunla birkaç ders geçiren hocası, keman tutuşunu beğenmeyip “Müzisyen olmak için hiçbir umut vaat etmiyor” demişti. O ise pes etmedi ve 9 senfoni, 5 piyano konçertosu, 32 piyano sonatı, 16 yaylı dörtlüsü ve Fidelio operasıyla dünyanın en değerli sanat adamlarından biri oldu.

Picasso

Dünyanın en iyi sanatçıları arasında gösterilen Pablo Picasso 11 yaşına kadar okuma yazma öğrenemedi. Zorunlu öğrenimini gördüğü okuldan diploma alabilmek için öğretmenlerinden destek almak zorunda kaldı. Öğrenme bozukluğu teşhisi konulan Picasso resim hayatına başladıktan sonra ise insanlığa 20 binin üzerinde eserini miras bırakacak kadar üretken oldu.

ÖĞRENME İSTEĞİ YOK

"Savaş ve Barış" adlı romanıyla tüm dünyada klasikler arasına girmeyi başaran Tolstoy'un akıbeti de diğerlerinden farklı değil. Okuldan öğretmenlerinin ortak kararıyla “Öğrenme isteği yok” diye atıldı. Ancak o edebiyata kazandırdığı eserleriyle sadece ülkesinde değil tüm dünyada ölümsüz edebiyatçılar arasındaki yerini aldı.

AKLI YAVAŞ ÇALIŞIYOR

Albert Einstein da öğretmenleri tarafından “Gerizekalı” damgası vurulan bir başka mağdur aslında. 20. yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak nitelendirilen Einstein öğretmenlerinin kendisi için söylediklerini şöyle özetlemişti: “Öğretmenlerim aklımın yavaş çalıştığını, asosyal olduğumu ve ölene kadar aptal rüyalarımın peşinde sersemce savrulacağımı söylüyorlardı.” O öğretmenleri “Aptalca hayal” olarak nitelendirse de o hayallerinin peşinden gitti ve fizikte geliştirdiği kuramsal teorilerle dünyanın geleceğine yön verdi.

Çocuk aslında hastalıklarıyla bağırıyordur “BEN BURADAYIM” diye

Konuşmazsanız anlamazsınız, görmezseniz bilmezsiniz, bağırırsanız duymazsınız....

Şiddet eğer travmatik bir boyuta gelirse bedeli maalesef daha ağır oluyor. Travmatik şiddet olayların ilerde kişide birçok psikolojik ve fiziksel hastalıklara neden olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuş durumda. Çocukların şiddetsiz bir okul ortamında eğitim-öğretim görmeleri kaçınılmaz. Bir de ailesi tarafından sevgisiz büyütülmüş çocuklar.

Sevgisiz büyüyen çocuklar; psikolojik açıdan ne kadar sağlıklı olacağı ve nasıl bir hayat yaşayacağı anne-babası ile ilişkisinde ne kadar ‘kabul' gördüğüne veya ‘ret' edildiğine bağlı olarak değişiyor. Dünyanın çok farklı yerlerinde yapılan araştırmalara göre; çocuklukta anne-babası tarafından ret edilmiş, sevgi gösterilmemiş çocuklar; ileride kendine güveni olmayan, öfkesini kontrol etmekte güçlük çeken, duygularını göstermekte zorlanan veya duyguları bir andan diğerine çabucak değişiveren ve belki de en önemlisi hayata olumsuz bakan kişiler oluyorlar.

ÇOCUKLARDA DEPRESYON;

Çocukta depresyon tablosu nasıldır? Aileler bunu çoğu zaman fark etmezler bile, şımarıklık olarak görürler yada hiç görmezler. Çocuklarda depresyon ileriki dönemlerde çok ciddi sorunlara yol açmaktadır. Depresyonun bazı belirtileri ise şöyle :

Ağlama, huzursuzluk, uyku düzeninde bozulmalar, kilo kaybı, disiplinin oturmayışı, iştah azlığı, çocuğun göz teması kurmaması, uyaranlara tepkisiz kalması, hoşlandığı şeyleri yapmak istememesi, sindirim sorunlarının olması, vücut ağrılarının olması gerekenden az ya da çok olması, bazen gaz problemlerinin olması, oyuncaklarını atması, kırması, kapıları çarpması gibi tepkiler verebiliyor çocuk. Bebekler ve çocuklar, davranış dilini kullanıyor. Davranış bozuklukları ortaya çıkabiliyor, gelişimin aksaması, belli dönemlerde çocuğun kazanması gereken becerileri kazanamayışı, yürümenin gecikmesi tuvalet alışkanlıklarının gecikmesi, motor becerilerinin aksaması gibi gecikmeler de söz konusu olabiliyor.

PEKİ BU ÇOCUKLAR NEDEN BAĞIRIYOR!

Günlük hayatta da karşılaşıldığı gibi ağlayan veya yaramazlık yapan çocuğa bağıran aileler bulunuyor. Bununla karşılaşan çocuklar daha yüksek sesle bağırarak tepki veriyor. Bunun birçok sebebi bulunuyor. Ailenin normalde kendi arasında yüksek sesle konuşması bile sebepler arasında yer alabiliyor. Kendi arasında yüksek sesli konuşan bir ailenin çocuğu, yüksek sese alışıyor ve bağırarak konuşmaya başlıyor. Bir diğer sıkça yaşanan olay ise ailelerin çocukları bağırarak uyarmaya çalışmaları olarak görülüyor. Bağırarak sindirilen çocuk, belli bir süre sonra aynı yöntemi kullanarak ailesine üstün çıkmaya çalışabiliyor. Bağırmayan Anne Baba Olmak, kitabına göre ağlayan çocuğa oyalamak veya susturmak adına bir şeyler vermek ya da istediğini vermek doğru bir yöntem olarak görülmüyor. Ağlayarak istediğini alacağını fark eden çocuk, her istediğine ulaşmak için ağlamaya başlıyor.

Bağırmanın sadece ses yükseltmek olmadığını, aynı zamanda gerilimli bir ortam oluşturduğunu söylüyor. Bu gerilimli ortamın hem ebeveynler hem de çocuk için ne denli zararlı...

Değer görmek, anlaşılmak ve duyguların şahlandığı anlarda bile sevildiğini bilmek...

Dr. Haim Ginott “davranışlar sınırlanır evet ancak duyguları hissetmeyi engellemek imkansızdır ve duyguları görmezden gelmek onları yok etmez. “Aynalama”, “yansıtma” yani çocuğun o an hissettiği duygunun ne olduğunu öğrenmesini sağlamak ve bunun ötesinde hissettiği şeyin ebeveyni tarafından anlaşılması, çocuğun anlaşılma ve kabul görme yolu ile sakinleşmesi sonucu duygusal zekası yüksek sosyal çocuklar yetiştirebilinir. Eğer bir şeyi gerçekten veremiyorsan hayalinde ver. Örnek olarak da bir vitrinin önünden geçerken gözünüz pahalı bir elbiseye takılırsa eşinizin size “paramız yok alamayız saçmalama, bakman bile hata” diye bağırmak yerine “keşke o elbiseyi sana alabilsem, üzerinde çok güzel dururdu, ne kadar da yakışırdı” demesi arasındaki duygu farkı anlayabilmek önemli. Çocuklar için de durum tam olarak bu. Bence en kıymetlisi de işte bu; değer görmek, anlaşılmak ve duyguların şahlandığı anlarda bile sevildiğini bilmek...”

Öyle çok ki yazılacak, anlatılacak, öğretilecek

Ama lütfen siz, bu yazıyı okuyanlar

Lütfen sevgiyle öğrenin, öğretin, insan yetiştirin.

Behiye Yaraşcı

© 2024, Nar Masa - Döşemealtı Belediyesi. Tüm Hakları Saklıdır.